METABOLİK SENDROMDA TEDAVİ YAKLAŞIMLARI?



METABOLİK SENDROMDA TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
Genetik özellikler dışında, çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan bir hastalık olan metabolik sendromda öncelikli yaklaşım, yaşam tarzının düzenlenmesi olmalıdır. Amaç diyabet ve kardiyovasküler hastalıkların önlenmesidir. Uygun bir beslenme ve egzersiz programıyla sağlanan kilo kaybı, metabolik sendromda gözlenen tüm bozuklukları düzeltici yönde etki sağlar. 
YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ
Metabolik sendromun tedavisinde, abdominal obezitenin önlenmesi öncelikli bir çözüm gibi görünmektedir. Bunun için 6-12 aylık sürede toplam vücut ağırlığında %7-10’luk bir düşüş sağlayacak ve bunu idame ettirecek bir yaşam tarzı düzenlenmesinin; kalori alımının kısıtlanması, fiziksel aktivitenin artırılması ve kişilerin bu konuda motive edilmesiyle sağlanabileceği bildirilmektedir .  Uygun bir egzersiz programıyla enerji tüketimi kademeli olarak artırılarak insülin duyarlılığı artırılır, böylece hem kardiyovasküler olay riski hem de metabolik sendrom gelişimi azaltılabilir . Güncel klinik kanıtlar, haftalık fiziksel aktivitede 100-150 dakikaya varan, tercihan da 150-300 dakikayı bulan ve vücut ağırlığında yalnızca %5-7'lik bir azalma sağlayan yaklaşımların bile metabolik sendromu engellemeye yettiğini; lipid bozuklukları, glukoz intoleransı ve hipertansiyon üzerinde olumlu bir etki oluşturduğunu ve tip 2 diabetes mellitus başlangıcını üç yıllık bir dönemde bile %58 azalttığını ortaya koymaktadır  Diyet düzenlenmesinin obezite kontrolünün yanı sıra kan basıncı, glisemi ve lipid düzeyleri üzerinde olumlu etkisinin olduğu bilinmektedir. Metabolik sendromlu kişiler için genel olarak; doymuş yağlardan ve kolesterolden kısıtlı, kompleks karbonhidratlardan zengin, bol meyve ve sebze tüketimini ve hipertansiyonu olanlarda tuz kısıtlamasını içeren diyet modelleri önerilmektedir. Geleneksel Akdeniz diyeti koroner kalp hastalığının ve metabolik sendromun önlenmesinde en önemli tedavi seçeneklerinden birini oluşturmaktadır. Akdeniz diyetinin önemli bir komponenti olan zeytinyağının, kan basıncını düşürmede de etkisi olduğu savunulmaktadır. Yine benzer şekilde Akdeniz diyetinin başka bir önemli komponenti olan omega-3 yağ asidi ve antioksidanlardan zengin balık, sebze ve meyve, kuru baklagil, saflaştırılmamış taneli tahıllar gibi besinlerin tüketiminin artırılmasının koroner hastalıkların riskini ve ölüm riskini azalttığını gösteren epidemiyolojik çalışmalar bulunmaktadır. Yavaş şekilde sindirilen düşük glisemik indeksli diyetler de lipid metabolizması üzerinde yararlı etkilere sahip olabilir. Düşük glisemik indekse sahip gıdalar insülin direncini düşürebilir ve metabolik sendromu iyileştirebilir .
Metabolik sendromlu hastaların sigara ve alkol kullanmalarının kardiyovasküler, metabolik ve hepatik komplikasyonları artıracağı aşikardır. Bu nedenle, yaşam tarzı değişiklikleri anlatılırken sigara ve alkol konusu da önemle vurgulanmalıdır.
FARMAKOLOJİK TEDAVİ
Tip 2 Diabetes mellitusun önlenmesi :
DPP çalışmasında yaşam tarzı değişklikleri ile diyabet riski %58 oraninda düşmüştür. Metformin kullananlarda  diyabet riski %31oraninda azalmıştır (25).  Metformin ve thiazolidinler  insülin direncini düzelterek glikoz intoleransını düzeltebilirler. Metformin bozulmuş açlık glukozu ve bozulmuş glikoz toleransı olan hastalara önerilebilir .
Hiperlipidemi:
Diyabet hastalarında kan şeker regulasyonu,sıgaranın kesilmesi,hipertansiyonun etkili tedavisi ve serum kolesterolünün düşürülmesi gerekir. Metabolik sendrom olan hastalar her yıl kan lipidlerini ölcturmelidir.  LDL kolesterolun 100 mg/dL’den düşük, HDL kolesterolun 40 mg/dL’den yüksek, triglise rid seviyesinin 150 mg/dL’den düşük olması idealdir. Metabolik
sendrom olan kişilerde yüksek KAH riski nedeniyle LDL-kolesterolun 100 mg/dL altında
 tutulması icin diyet ve ilac tedavisi uygulanmalıdır. Metabolik sendrom ve yüksek KAH riski olanlarda statinler en etkili ilaçlardır. LDL kolesterol seviyesi 100 mg/dL altında olsa dahi metabolik sendromlu hastalar statin tedavisinden fayda görebilirler. Fibratlar TG yüksekliği ve HDL düşüklüğü olan hastalarda kullanılabilir .
Hipertansiyon:
Nonfarmakolojik tedavi ilk tedavi seçeneğidir. Tansiyon hedefi diyabetik hastalarda 130/8o mm-Hg altındaki değerlerdir. Antihipertansif ilaçlardan diüretik ve Beta blokerler insülin direncini artırmaktadır. Atenolol ,Tip 2 diyabette olumlu etki gösterebilir.Ramipril diyabetik hastalarda tüm nedenlere bağlı mortalite ve komplikasyonlarda risk azalması sağlamıştır. Telmisartan insülin duyarlığını artıran ve kan basıncını düşüren etkisi ile metabolik sendromda faydalıdır . Kandesertan, yeni tip 2 DM gelişimini azaltmaktadır .
Trombotik risk :
Metabolik sendrom ve koroner arter hastalığı olan kişilerde antitrombotik tedavi endikedir. Aterotrombotik komplikasyonları önlemek amacı ile düşük doz aspirin kullanımı primer ve sekonder korumada önerilmektedir.günlük 75-100 mg Aspirin yeterlidir.Aspirin kullanamayan hastalarda Klopidegrol kullanılabilir
 Sonuç:

Metabolik Sendrom ,insülin direnci,visseral obezite, hiperglisemi, aterojenik hiperlipidemi,ve kan basıncı yüksekliği yanında ,vasküler inflamasyon ,mikroalbuminüri,hiperürisemi,aterotromboza eğilim gibi diğer özellikleri ile metabolik, kardiyovasküler ve renal komplikasyonların en önemli ve en sık görülen sebepleri arasında yer alır. Metabolik sendromun önlenmesinde ve tedavisinde yaşam tarzının düzenlenmesi en öncelilkli ve etkili yaklaşımdır. Bunun yanında insülin direncini azaltan kan basıncını ve serum  lipid profilini düzelten,tip 2 diyabet gelişimini ve/veya aterotrombotik olayları önlediği kanıtlanmış, farmakolojik ajanlarında tedavide yeri vardır .
Bu yazının orjinali Ankara Medical journalda yayınlanmıştır.
Aşağıdaki linkten ulaşılabilir. 

Yorumlar